Kadının doğasında olan annelik içgüdüsü bazen ilginç sonuçlar da doğurabiliyor. Psödosiyesis (yalancı gebelik) dediğimiz durumda, kadında gebelik olmadığı halde, vücudunda gerçek bir gebeliği taklit eden belirtiler görülebiliyor. Mesela, kadının karnı ve memeleri büyümeye başlıyor ve adet görmüyor.
Eskiden daha fazla gördüğümüz bu durumla günümüzde çok nadir karşılaşıyoruz. Hatırlarsınız, baş dönmesi ve mide bulantısı olan her kadına, hemen “hamile misin acaba?” diye yorum yapılırdı. Günümüz teknolojisiyle artık, adet gecikmesi bile olmadan kanda yapılan gebelik testiyle gebeliği kesin olarak anlayabiliyoruz. Bu nedenle, artık gebeliği çok daha erken saptayabiliyoruz. Ama eskiden, gebeliği anlayabilmek için uzun süre beklemek gerekmesi ve bazı kadınların psikolojik olarak da gebeliği çok istiyor olması bu tarz yalancı gebelik hissine sebep olabiliyordu.
Yalancı gebelik aslında bize, düşünce gücünün ne kadar önemli olmasını göstermesi bakımından çok çarpıcıdır. Öyle ki, gebe olduğunu düşünen ya da buna inanan bir kadında adetler kesilip, karın büyüyebiliyor. Barsak hareketlerini karnındaki bebeğin hareket etmesi gibi algılayabiliyor ve 9 ay sonra bebeğine kavuşacağı özlemiyle yaşıyor. Bunun en büyük sebebi; gebeliğin çok isteniyor olması, gebe kalınamaması veya düşük, ölü doğum gibi travma oluşturan bir gebelik kaybı yaşanması olarak karşımıza çıkıyor. Tam tersi olarak, gebe kalmaktan aşırı dercede korkan kadınlarda da görülebiliyor.
Yalancı gebeliği olan bir kadını gebe olmadığına ikna etmek çok zordur. Öyle ki ultrason esnasında bile bebeği gördüğünü iddia edebilir. Genelde altında majör depresyon gibi psikolojik bir rahatsızlık olan bu durumda, kadının profesyonel bir psikiyatrik destek alması gerekir.
Aslına bakarsanız, günümüzde, anne olmaya yüklenen toplumsal önem biraz daha azaldığı ve kadının kendine anne olmadan da toplumda bir yer bulabiliyor olması, yalancı gebelikle daha az karşılaşıyor olmamızı açıklayabilir.