Op.Dr. Banu Çiftçi
yükleniyor...
Randevu için
0(533)687 25 23

Ramazan başladı, hepimize orucun gerçek anlamını da uygulayabildiğimiz, hayırlı bir ramazan diliyorum. Allah sadece bedenimizi değil, zihnimizi, dilimizi de arındırabildiğimiz bir ramazan nasip etsin inşallah…

Sizlere meslek hayatımızda en çok karşılaştığımız sorulardan biri hakkında bilgilendirme amaçlı bir makale yazmak istedim. Konu şu;

“HAMİLELER VE EMZİREN ANNELER ORUÇ TUTABİLİR Mİ?”

Bu soru hep cevap vermekten kaçındığımız bir sorudur; doktorlar da din alimleri de bu topa girmezler. Soru zordur çünkü hem bu soru, her gebeye ve emziren anneye genellenemez; her gebe ve emziren annenin tıbbi durumu farklılık arz eder.

Ama ben bu topa giriyor, müsadenizle, sizlere referanslar sunarak, soruya hem bilimsel bakış hem de dini bakış perspektifi açmak istiyorum.

 

1. BİLİMSEL, TIBBİ BAKIŞ AÇISINDAN, “HAMİLELER ORUÇ TUTABİLİR Mİ?”

Bu konuda yapılmış çok sayıda bilimsel çalışma var. Özellikle de 17 saati bulabilen yaz dönemlerine gelen ramazan aylarında, durum önem kazanıyor. Bu kadar süre açlık ve susuzluğun hem anne hem anne karnındaki bebeği için olumsuz olabileceği düşünülen sonuçları oruç tutan ve tutmayan hamileler karşılaştırılarak araştırılmış. Genel anlamda derlediğim, bilimsel literatürden varılan sonuçlar şu yönde;
1. Bu kadar uzun süreli açlık ve susuzluk anne adayında özellikle metabolik olumsuz sonuçlar doğuruyor.

Bunlar;
A. Açlığa bağlı annenin vücudunda meydana gelenler;

1. Kan şekeri düşmesi
2. Kanda insülin artışı
3. Kan yağlarında artış
4. Keton denen beynin kullandığı yağ asitlerinde artış (açlıkta vücut hemen alarma geçip beynin kullanabileceği bu maddelerin yapımını artırmaya başlayıp beyni garantiye alıyor.)
5. Tüm vücutta dolaşan, damar içi kan hacminin azalması
6. Kalpten pompalanan kanın azalması

B. Susuz kalmaya bağlı annenin vücudunda meydana gelenler;

1. Vücut su dengesinin bozulması
2. Kanda, sodyum ve ürik asit artışı
3. Böbreklere giden kan akımında azalma, sonrasında, idrar çıkışında azalma

2. Bu kadar uzun süreli açlık ve susuzluğun anne karnındaki bebekte oluşturduğu olumsuz sonuçlar ise bebeğin anne karnında iyilik halinde olup olmadığını değerlendirdiğimiz testlerde bozulmaya yol açıyor;

1. Bebek hareketlerinin azalması
2. Biyofizik profil diye adlandırdığımız testin bozulması. (Bebeğin kol ve bacak hareketlerinin, vücut hareketlerinin, solunumunun, suyunun, NST sinin değerlendirildiği test)

Anne adayı, uzun süreli açlık gibi durumlara karşı, bebeği korumaya yönelik bazı savunmalar geliştirir. Bu anne karnındaki bebeğin mucizelerinden biridir. Hemen bebeği korumaya alır ve yukarıdaki tüm olumsuzluklara karşı alarm sistemi geliştirir. Ama bu bebeği koruma annenin aleyhinedir. Kanı, beslenme için gereken maddeleri ve oksijeni, bebeğe gitmesi için rahme giden damara yönlendirir ama bunu diğer organlarından kanı çekme yani oraya giden kan akımını azaltma yoluyla yapar. Bunun sonucu olarak da, anne adayında;
1. Halsizlik, bitkinlik, baygınlık hissi
2. Kan basıncı düşmesi
3. Baş ağrısı
4. Kas gücünde azalma
5. Bulantı görülebilir.

Bir yandan da anne karnındaki bebek, kendisi, plasentası yoluyla, rahimden gelen kan azalınca kendini korumak, bu kısıtlı kanı tasarruflu kullanabilmek için bazı yollar geliştirir;
1.  Kendi vücudundaki kan dağılımını yeniden düzenler.
2. Hayati organlarına kan akımını sabit tutabilmek için daha az hayati organlarına olan kan akımını azaltır. Örneğin, beyni ve kalbine giden kan akımını sabit tutmaya çalışırken, böbreklerine ve kaslarına giden kan akımını azaltır. Bunu bu organlara giden damarları, büzme ya da gevşetme yoluyla yapar. Biz de bilimsel çalışmalarda bu organlara giden ana damarlardaki direnci ölçerek (buna doppler deriz) sonuçları değerlendiririz.

2. BİLİMSEL, TIBBİ BAKIŞ AÇISINDAN, “EMZİREN ANNELER ORUÇ TUTABİLİR Mİ?”

Emzirme döneminde, ilk 6 ay sadece anne sütüyle beslenen bir bebekle, 1 yaş ve daha sonrası, ek gıda da alıp sadece akşamları, ya da gün içinde emzirilen bebek için doğal olarak durum farklıdır. Yani bebeğin yaşı da önemlidir.

Emzirme döneminde oruç tutmak, süt yapımı devam edeceği için, bebeğe zarar vermez. Aldığınız kalorinin oruç sırasında azalması, süt miktarını etkilemez. Bu durumda vücut, kısıtlanmış kaloriyi, kendini dinlenmeye alarak, enerji kullanımını dengelemeye çalışır.

24 saate kadar açlık, sütün miktarını veya beslenme değerini değiştirmez. Ama siz vücudunuzda, açlığın, halsizlik, sersemlik gibi bulgularını hissederseniz, tutmamanız sizin açınızdan daha doğru olacaktır. Dayanabiliyorsanız, süt miktarı veya besin değeri açısından bir değişiklik olmayacağı için, bebeğiniz etkilenmez.

Yapılan çalışmalarda, ramazan döneminde oruçlu olan annelerin, bebeklerinde, kilo ve büyüme hızında bir değişiklik görülmemiştir. Bebeğiniz zaten sizin değişebilecek beslenmenize çok önceden hazırlıklıdır.

Genel olarak, emzirme döneminde, çok az gıda alıp, kilo veren annelerde de sütün yağ içeriği değişmekte ama miktarı etkilenmemektedir. Gerekli yağı, annedeki depolardan çekerek, süt yapımı, normal miktarda devam ettirilir.

Annenin emzirme döneminde, oruçluyken kötü hissettiğindeki belirtileri, hamilelik dönemindekiyle aynıdır ve anne dayanamıyorsa yani halsizlik gibi bu belirtileri yaşıyorsa, tutmayıp, kaza etmesi daha uygun olacaktır.

Bazı çalışmalarda, çinko magnezyum, kalsiyum gibi elementlerin anne sütündeki miktarı az bulunduğu için, bu açık, iftar-sahur arası kapatılmaya çalışılmalı ve bunlardan zengin gıdalar tüketilmelidir.

Bebeğinizin yeterli süt alamadığını ise şu belirtilerden anlayabilirsiniz;

• Alt bezini daha az ıslatacaktır. (günde en az 6 defa bezini ıslatmalı)

• Emzirme sonrası, doymadığı için huzursuz olacak, ağlayacak ve memeyi bırakmak istemeyecek.

• Kilo verecek ya da beklenen kiloyu almayacaktır.

• Genelde huzursuz ve mutsuz bir bebek olacaktır.


Referanslar:
http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/?term=ramadan+fasting+and+pregnancy

 

3. DİNİ BAKIŞ AÇISINDAN, “HAMİLELER VE EMZİREN ANNELER ORUÇ TUTABİLİR Mİ?”

Bu konuda sizlere kendimin de araştırıp ulaştığı sonuçları sunabilirim ancak;

Kur’an-ı Kerim

Bakara, 2/184
“Oruç, sayılı günerdedir. Sizden kim hasta ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir. Bununla birlikte, gönülden kim bir iyilik yaparsa (mesela fidyeyi fazla verirse) o kendisi için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.” (Diyanet işleri Kur’an-ı Kerim meali)

Bakara, 2/185
“(O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa, onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir.”
(Diyanet işleri Kur’an-ı Kerim meali)

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu soruya cevabı:

Soru: “Hangi hâllerde Ramazan Ayında oruç tutulmayabilir?”
Cevap: İslam dini, kişileri, güçleri nispetinde sorumlu tutmuş, güçlerini aşan veya sıkıntıya yol açan durumlarda kolaylaştırıcı hükümler getirmiştir.

Aşağıdaki mazeretlere sahip kimselerin Ramazanda oruç tutmakla yükümlü olmayıp daha sonra kaza etmelerine veya yerine fidye vermelerine ruhsat tanınmıştır:

Hamilelik ve çocuk emzirme:
Oruç tutmaları kendilerine veya çocuklarına zarar vermesi hâlinde, hamile kadınlar oruçlarını tutmayabilirler. Emzikli kadınlar da, sütlerinin kesilmesi ve çocuklarının zarar görebileceği durumlarda oruç tutmayabilirler. Hz. Peygamber buna müsaade etmiştir (Nesâî, “Sıyam”, 50-51).

Referanslar:

“Din İşleri Yüksek Kurulu Kararı: 30.06.2010/66”

Sonuç olarak,

Bilimsel bakışla, 17 saate varan açlık ve susuzluk, anne adayında, vücudun kendini savunmaya aldığı ciddi bir alarm durumu oluşturur. Bu alarm durumu genel olarak, 9 saati geçen açlık durumunda oluşur. 9 saatten daha kısa açlık ve susuzluğu, vücut altta yatan başka bir hastalık yoksa, tolere edebilir. Sağlıklı bir anne adayında, 9 saati geçen açlık ve susuzluk, yukarıda bahsettiğimiz olumsuz sonuçlara yol açarken, bilinen bir hastalığı bulunan (böbrek hastalığı, diyabet, gebelik tansiyonu vs.) anne adaylarında ise savunma halindeki vücudu daha da zorlayarak, hem anne hem bebekte çok daha kötü durumlar doğurabilir.

Emzirme döneminde ise; açlık süt miktarını 24 saate kadar değiştirmeyeceği için, bebeğe bir zarar vermez. Bunun yanında, tıpkı hamilelik gibi, emzirme dönemi de dinimizde, hastalık, yolculuk gibi orucun, daha sonradan kaza edilebileceği durumlar arasında sayıldığı için kaza edilebilir.

Cevap olaraksa,

Vücudunuz sizce (!!!) tolere edebiliyor ve tüm bu sıkıntıları yaşamıyorsanız yani başka bir deyimle “hiç zorlanmadan tutabiliyorsanız” oruç tutabilirsiniz, bu sizin kararınız ama hele de dinimizin verdiği kolaylıklardan, ruhsatlardan olan kaza edebilmek varken; hamilelik için uzun süren oruç dönemlerinde tutulmaması bilimsel açıdan daha uygundur.

Emzirme döneminde ise tutabiliyorsanız, bebeğiniz zarar görmeyeceği için, hamileliğe kıyasla daha rahat olabilirsiniz. Ancak hamilelikte olduğu gibi emziren annelerde de özellikle bu kadar uzun süren ramazanlarda, orucu kaza etmek hakkınız olduğunu unutmamalısınız.

Ana prensibi atlayıp, ayrıntılarda boğulmamak lazım.
İslam, kolaylık dinidir. Evrenselliğinin niteliklerinden biridir bu. Zorluğun ve aşırılığın yeri yoktur. İnsanları gücü nispetinde sorumlu tutar. Bu konudaki ayetler açıktır:

Bakara, 2/185
“…Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez…”

Maide, 5/6
“…Allah size güçlük çıkarmak istemez…”

Hadislere baktığımızda da

Nesai, İman, 28
“Muhakkak ki din kolaylıktır.”

Buhari Sahih, İlim b,11
“Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız; müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz.”

Yine de tutmak istiyorsanız da şu noktalara dikkat etmelisiniz:
1. Kesinlikle sahura kalkın.
2. Gebelikte beslenme önerilerine uyun.
3. Aşırı yağlı ve boş kalori içeren gıdalardan uzak durun.
4. Özellikle yumurta gibi proteinler, tok tutacak ve protein ihtiyacınızı karşılayacaktır.
5. İftar-sahur arasını, birkaç döneme bölerek, yemek yiyin.
6. İftarda ağır bir yemek şeklinde yüklenmekten kaçının.