Op.Dr. Banu Çiftçi
yükleniyor...
Randevu için
0(533)687 25 23

Amniyon sıvısı, zarlar, rahim ve annenin karın dokusu bebeğinizi dış dünyadan soyutlayan bir bariyer gibi görünse de bebeğiniz devamlı, ses, titreşim ve hareketten oluşan uyarıcı bir ortama maruz kalır. Çalışmalar seslerin anne ve plasenta tarafından oluşturulan engele takılmadan ana rahmine ulaştığını göstermektedir. Ritim, tonlama, hatta müzik anlamlı bir bozulmaya uğramadan direk olarak bebeğinize ulaşmaktadır. Annenin kendi sesi, diğer dış ortamlardan gelen seslere göre ana rahmine direk kendi vücudundan geçerek ulaştığı için bebeğiniz tarafından özellikle daha güçlü hissedilir.

Sesin, bebeğinizin kalp atımı üzerinde çok önemli bir etkisi vardır. Sadece 5 dk’lık bir uyarı bebeğinizin kalp atımı ve hareketlerinde nerede ise 1 saate varan değişimlere yol açabilmektedir. Bazı müzik sesleri bebeğinizin metabolizmasında bile değişimlere yol açabilmektedir. İlginç bir çalışmada günde 6 defa 5 dk’lık bir süre ile “Brahm’s Lullabye” dinletilen prematüre bebeklerde aynı sürede rastgele müzik sesleri dinletilmesine oranla daha hızlı kilo artışı görülmüştür.

Aktif dinlemenin, kulak gibi yapıların bile oluşmasından 2 ay önce 16. gebelik haftasında başladığı gösterilmiştir.16. gebelik haftasında 400 bebek üzerinde yapılan bir araştırmada, 250-500 mhz frekanstaki sese karşı bebekte ultrasonla görülen hareket şeklinde tepki izlenmiştir. Bu çalışma, kulak gelişimin tamamlandığı 24. gebelik haftasından 8 hafta önce aktif dinlemenin başladığını göstermesi bakımından ilgi çekicidir.

Bu bulgular, işitme duyusunun ne kadar karmaşık olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. Cilt ve iskelet sistemi çok sayıda titreşim, ısı ve ağrıya verdiği tepkiyle işitme duyusunda kulak ve beyindeki diğer sistemlerden önce görev almaktadır. Bu öncü işitme sistemi daha sonra yerini, özelleşmiş duyma sistemine bırakmaktadır. Ana rahminde, 16. gebelik haftasında işitmeye verilen bu erken cevap, işitme duyusunun insan gelişiminde; daha doğumdan 24 hafta önce başlayan majör iletişim yolu olduğunu göstermektedir.

Bebeğin tat alıp almadığı kesin olarak bilinmese de, duyup duyamadığına dair şüphemiz yoktur. 24-25 haftalık prematüre bebekler bile sese tepki vermektedirler. Birçok gebe kapı çarpıldığında veya araba fren sesinde bebeğin ani hareketi ve tekmesine şahit olmaktadırlar.

Bu şiddetli uyaranlar olmasa bile ana rahmi sessiz bir yer değildir. Ana rahmine yerleştirilen araçlar yardımıyla bir apartmandaki bazal seslere yakın düzeyde sabit bir ses olduğu izlenmiştir. Bu sesler, annenin damarlarındaki kanın gürültüsü, mide ve bağırsaktaki guruldama sesleri, kendi sesinin dokular ve kemiklerinden geçtikten sonraki sesini ve çevredeki diğer insanların seslerinin rahim duvarından geçtikten sonraki halini içermektedir. Bu nedenle, elektrik süpürgesi gibi sesler yeni doğan bir bebeği rahatsız etmemekte hatta uyumasına katkıda bulunmaktadır. Anne karnındaki bebeğin kalp atımları anne konuştuğunda yavaşlamaktadır. Bu durum bebeğin annenin sesini sadece tanıdığını ve duyduğunu değil aynı zamanda annesinin sesinin bebeği sakinleştirdiğini göstermektedir.